5 Aralık 2015 Cumartesi

Kutsal Kase


Sadece Bir Efsane mi? Kutsal Kase efsanesi, Batı Hıristiyanlığında en uzun soluklu efsanelerden biridir. Efsaneye göre Kutsal Kase, Hz. İsa'nın Yahudi ve Romalıların oluşturduğu askeri bir güç tarafından yakalanıp çarmıha gerilerek idam edilmesinden önce Havarileri ile yediği son akşam yemeğinde kullandığı veya çarmıh esnasında Aramatyalı Yusuf'un İsa'dan akan kanı doldurduğu ya da her ikisini de kapsayan; yani hem İsa'nın son akşam yemeğinde şarap içtiği hem de kanının doldurulduğu kasedir. İsa'nın kanının içinde bulunduğuna inanılan bu Kase, efsaneye göre Aramatyalı Yusuf tarafından asırlardır saklandığı İngiltere'ye götürülmüş ve etrafı boş arazilerle çevrili gizemli bir manastırda iyileşmeyen bir yaradan dolayı acı ve ıstırap çeken gizemli bir kral tarafından korunmaktadır. Bu Kasenin bulunması, Kral Arthur'un savaşlarının temel ilgi alanı olmuştur.

Kutsal Kase efsanesi ile ilgili ilk bilgiler, Chretien de Troyes'in "The Conte del Graal" (1180) (Kase Efsanesi) adlı romanında bulunmaktadır. Bu romanın ardından 60 yıl içinde (1180-1240) bu efsaneyle ilgili çoğu Fransızca olmak üzere çeşitli Batı dillerinde pek çok roman kaleme alınmıştır. Bu romanlar, efsaneyle ilgili aşağı yukarı aynı bilgileri ihtiva etmekteydi. Temelde bunlar ya Kutsal Kase'nin ortaya çıkarılması serüveni ve bu süreçte yaşanan olaylar ya da bizzat Kutsal Kase'nin tarihi ile ilgili bilgiler ihtiva etmektedir. Kutsal Kase efsanesi, 1240'lardan 1800'lü yılların başlarına kadar pek fazla gündemi meşgul etmemiştir. Ancak 19. yüzyılda orta-çağ tarihi ve efsaneleriyle ilgilenen batılı araştırmacılar sayesinde bu efsane tekrar başta romancılar olmak üzere tarihçi ve mitolojiyle ilgilenen araştırmacıların dikkatini çekmeye başlamıştır.
grail1939
Günümüzde ise Dan Brown'un yaklaşık iki yıldır en çok satan romanlar listesinin başında yer alan Da Vinci Şifresi adlı romanı ve Tapınak Şövalyeleri ile ilgili yazılan kitaplarla gündeme taşınan Kutsal Kase efsanesi son günlerde İngiliz şifre uzmanlarının, Staffordshire bölgesindeki küçük bir anıtın üzerinde bulunan esrarengiz yazıttan yola çıkarak İsa'nın ‘Kutsal Kase'sinin yerini belirledikleri ve bu yerinde ülkemiz sınırları içinde olduğunu iddialarıyla yeniden medyanın ilgi konusu olmaya başlamıştır. İşte biz de bu yazımızda bir Dinler Tarihi araştırmacısı olarak Kutsal Kase'nin gerçekte ne olduğu ve bunun ülkemiz sınırları içinde olup olamayacağını kısaca irdelemek istiyoruz. Bu bağlamda ilk önce Kutsal Kase'nin mahiyeti ile ilgili yukarıda anlattığımız efsanenin bir an doğru olduğunu yani Kasenin İsa'nın havarileriyle yediği son akşam yemeğinde kullandığı ve çarmıha gerilişi esnasında akan kanının içinde bulunduğu Kase olduğunu varsayalım.
isa
Kutsal Kase'nin tarih boyunca çeşitli efsanelere, savaşlara ve bitmek tükenmek bilmeyen sorulara sebebiyet verdiği gerçeğinden hareketle onun basitçe sadece İsa'nın kullandığı veya kanının içinde bulunduğu bir kadeh olmasının mantıklı olmadığını düşünüyoruz. Bu nedenle Da Vinci Şifresinde ifade edildiği üzere Kutsal Kase'nin bir kadeh değil, İsa'nın neslini rahminde taşıyan Mecdeli Meryem'in rahmi olduğunu düşünüyoruz. Çünkü başta Roma Katolik Kilisesi ve diğer Hıristiyan Kiliselerinin iddiasının aksine Hz. İsa, Mecdelli Meryem ile evliydi ve muhtemelen bu evlilikten çocuğu vardı. Zira İsa'nın bekar olması mümkün değildi. Çünkü o bir Yahudi idi ve dönemindeki Yahudi geleneğine göre evlilik çağına gelmiş bir Yahudi'nin bekar kalması yasaktı. Eğer İsa, bu geleneğe aykırı davranarak evlenmemiş olsaydı İnciller mutlaka bundan bahseder ve normal olmayan bu bekarlığın açıklamasını yaparlardı.
History_AH_Is_There_Really_a_Holy_Grail_SF_HD_still_624x352
Nitekim Kutsal Kase ilgili anlatılan bazı efsanelerde İsa, yakalanıp öldürüleceğini anlayınca kendinden sonra öğretisini devam ettirmek için eşi ve neslinin taşıyıcısı olan Mecdelli Meryem'i seçmiş ve ona gerekli talimatları vermişti. Ancak Petrus, bir kadının arkasında ikinci sırada kalmak istemediği için cinsiyet ayırımcılığı yapmış ve Mecdelli Meryem'in İsa ile evli olmadığını, onun gerçekte bir fahişe olduğu tezini yayarak İsa'nın kilisesini kurmak için onu değil kendisini seçtiğini iddia etmiştir. Bunun üzerine Mecdelli Meryem çocuğunu da beraberine alarak Fransa'nın Gaul bölgesine göçmüş ve orada Merovenj sülalesinin kurucusu olmuştur. Dolayısıyla bu efsaneye göre Kutsal Kase, aslında İsa'nın havarileriyle yediği son akşam yemeğinde kullandığı veya çarmıh esnasında kanının doldurulduğu kadehi değil, Mecdelli Meryem'i yani İsa'nın soylu neslini taşıyan kadını sembolize etmektedir. Eğer Kutsal Kase, İsa'nın soylu neslinin taşıyıcısı olan Mecdelli Meryem'in rahmini temsil eden bir sembol ise o zaman bu sembol Hıristiyanlık tarihinde niçin hep bir sır olarak kalmaya devam etmiştir? Kanaatimizce bu sorunun yanıtını günümüz Hıristiyanlığının mimarı olan Pavlus'un teolojisinde ve Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğunun resmi dini olarak kabul edildiği 4. yüzyıldan itibaren yaşanan gelişmelerde aramak gerekir.
388281-3-4-10966

Yazının devamını web sitemizden okuyabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder